Diyarbakır’ın Dicle Nehri ve Batman Çayı’nın kesiştiği noktasında bulunan Körtik Tepe’sinde yapılan kazılarda, insanlığın yerleşik düzene, tarımsal üretimden çok daha önce geçtiği tespit edilmiştir (MÖ 10450-9250). Burada yemek kültürüne ait işlenmiş taş kaplar, havanlar-tokmaklar, ezme-öğütme taşları, balık tutmak için kemikten yapılmış olta çeşitleri ve avlanmak için mızrak başları toprak altından çıkan bulgular arasındadır. Ateşin de açık bir şekilde kullanıldığı bilinen Körtik Tepe’de, yemeklerin taş kaplara konarak tüketildiğini söyleyebiliriz.
Yapılan araştırmalarda, Neolitik Çağ’ın yerleşik hayatın ilk adımları olduğunu ve günümüzdeki yerleşik hayatın temellerinin atıldığı bir dönem olması sebebiyle insanlık tarihi için oldukça önemlidir. Bu çağda yaşanan değişim ve gelişmeler, insan hayatını kolaylaştıracak birçok davranışı da beraberinde getirmiştir. O dönemin pişirme yöntemleri ve aletleri neredeyse günümüze kadar anadan kıza, ustadan çırağa geçerek, bugünün yemek kültürünü oluşturur. Bu döneme ait en eski bulguların Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkması, bu bölgenin coğrafi şartlarının yerleşik hayata geçmede ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Buğdayın Atası Diyarbakır-Karacadağ’da
Tarım ve hayvancılığın en köklü yerleşim yeridir diyebiliriz. Koyun- keçi gibi hayvanların ilk kez burada evcilleştirildiği ve ilk buğdayın ve tahılların burada ekildiği coğrafyadır. Mezopotamya bölgesi verimli ve geniş ziraat alanlarına sahip olduğu için binlerce yıldır insanları kendine çekmiş ve her daim çok canlı bir ekonomik hayata sahip olmuştur. Tahılların doğadan toplanması, MÖ 17.000 yılına kadar uzanmaktadır. Yaklaşık 10 bin yıl önce Diyarbakır-Karacadağ’da ehlileştirildiği tahmin edilen buğdayın Anadolu’da 23 yabani ve 400’den fazla kültüre alınmış çeşidi bulunmaktadır. Bu yönüyle Karacadağ’da ehlileştirilen yabani kaplıca buğdayının, tarıma alınmış bütün einkorn buğdaylarının atası olduğu söylenebilir.
Günümüzde kullanılan tavalar, tencereler ve tabakların ataları sayılabilecek saclar, oval taşlar ve çömlekleri kullanan insanlar, o dönemde taşları kullanarak buğdayı öğüttü. Diyarbakır’ın Ergani Çayönü’nde de yabani siyez, gernik, arpa, bezelye, mercimek, nohut, fiğ ve keten yetiştirildiği kayıt altına alınarak, Çayönü’nde yaşayan topluluğunda aynı şekilde bu bitkileri havanlarda, ezgi taşlarında ezerek, öğüterek, döverek tüketmiştir. O dönemde yaşayan insanlarının, buğdayı başka amaçlar için kullandığını da söyleyebiliriz. O dönemde bitkileri tıbbı amaçla kullanarak ağrı kesici, kansızlık ve kabızlık tedavisinde kullanmışlardır.
Mezopotamya’dan Dünya Mutfağına
Mezopotamya mutfağının, dünya mutfaklarının için çok önemlidir. Yerleşik hayatın ve tarımın başlangıç noktası olan bu topraklar medeniyetlerin beşiği haline gelmiştir.Türkiye, Irak, İran ve Suriye gastronomisinin bugünkü durumuna gelmesinde etkili olmuştur. Yemek pişirme sanatının temellerinin ilkin Mezopotamya’da atılmasından ardından, zaman içerisinde mutfaklar birbirlerinden ayrışmaya başlamışlardır. Mutfak kültürlerinin oluşum kaynağının Mezopotamya bölgesi olduğunu ve bu bölgenin de “bereketli topraklar” olarak adlandırılan coğrafyada yer alır.
ASAYİŞ
06 Ekim 2024DİYARBAKIR HABERLERİ
06 Ekim 2024DİYARBAKIR HABERLERİ
06 Ekim 2024DİYARBAKIR HABERLERİ
06 Ekim 2024EKONOMİ
06 Ekim 2024EĞİTİM
06 Ekim 2024DİYARBAKIR HABERLERİ
06 Ekim 2024